Üretken Kişi

Onur Öztürk

1994 doğumlu, evli ve bir çocuk babası olan Onur Öztürk, video animasyon ve proje yönetimi alanlarında geniş tecrübelere sahip bir profesyoneldir. Kariyeri boyunca çeşitli medya ve reklam projelerinde kritik roller üstlenmiş, yaratıcı çözümler ve etkileyici görsel tasarımlar sunarak projelerin başarısını artırmıştır.

EĞİTİM

Okul hayatım boyunca çok başarılı bir öğrenci olabildiğimi söyleyemem ama her zaman arka sıralarda oturan, hocanın en ufak zaafını kollayıp, bir espiri ya da cümleyle dersten nasıl uzaklaşılabilir bunun uğraşında olan o kişiyi bildiniz mi? İşte o kişi bendim. Eğitim sistemindeki eksikliklerden çok ciddi muzdarip olmuş, okulda var olmakta bir mantık bulamamış birisiyim. Bu bizden sonraki nesil için doğru bir örnek olmayabilir ama yalan söylemek istemiyorum. Gaziantep Üniversitesi Radyo ve Televizyon bölümünden DGS ile Gazetecilik bölümüne geçiş yaptım. İş hayatı, evlilik derken, kendime Gazetecilik bölümünden mezun olmak mı bir şirket kurup dilediğin gibi yaşamak mı sorusunu sordum. Cevap tabii ki ‘’dilediğin gibi yaşa’’ oldu. Yukarıda bahsettiğim gibi çok da önemli değil. Evliyim ve bir erkek çocuğum var. Her insanın bir cevher olduğunu ve bu cevheri nasıl ortaya çıkarabilirse o şekilde çıkarması gerektiğini savunuyorum. Hayatı bir yarış gibi yaşamaktansa, nasıl mutlu hissediyorsam öyle yaşamayı arzu ediyorum. Şirketin metin yazarı, içerik direktörü, animasyon video yapan kişisi, yer yer photoshop yeteneklerini kullananı olarak sizi selamlıyorum. Aramıza hoş geldiniz 🙂

Unutmadan; tarih ilgimden dolayı açıköğretimden tarih bölümüne kaydoldum. Nasıl olsa diplomada açıköğretim yazmıyor diye düşündüm. Ama sanırım sınav stresi bana göre değil 🙂
DENEYİM
2013 yılında Üniversiteye ilk başladığım dönemlerde stajyer olarak ismini vermek istemediğim bir şirkette bu sektörle tanıştım. O günlerde yöneticilerimiz 'bir şirket nasıl batırılır' adlı çalışmalarını büyük bir titizlikle uyguluyorlardı. Sonuç olarak tahmin edebileceğiniz üzere şirket battı. Oradan aldığım ilk tecrübem burada uygulanan yönetme stratejilerinin hiçbirini uygulamamak olacaktı. 2013 yılından bu güne her günüm bu sektörden bazı şeyler öğrenerek, tecrübelerime tecrübe katarak geçti. Her zaman okumaktan ve yazmaktan büyük keyif aldım. Bu keyif bana yazma yeteneği olarak döndü. Metin yazarlığı, photoshop, after effects, içerik üreticiliği, sosyal medya yönetimi gibi görevler üstlendim. Şu an halen yazılar yazıyor, metinler oluşturuyor, içerikler üretiyorum. Canım sıkıldığında oyun oynamak yerine Photoshop'ta fotoğraf düzenliyorum. ''Sevdiğin bir işi yaparsan hayatın boyunca hiç çalışmamış olursun.'' mantığını benimseyip, her gün yeni şeyler öğreniyorum.

İçimden Geldiği Gibi

Yazı yazmak doğuştan gelen bir yetenek midir? Yoksa geliştirilebilir bir beceri midir?

Öncelikle bu konuda kesinlikle ilginizin olması gerekiyor. Yazmak bir yetenektir evet ama...Yazının bulunuşundan bu güne kadar yazı dediğimiz şey, hep bir iletişim aracı olarak kullanıldı. Bunu amaç olarak kullanan, duygularını astronomik düzeyde anlatmak için yazmayı tercih eden, ruh hastası olarak nitelendirilebilecek yazarlar tanıdı dünyamız. İşin bu astronomik tarafı benim hep ilgimi çekti. Çocukluğumdan beri yazıda bir sihir olduğunu ve yazmak denilen şeyin insanlığa verilen nadir nimetlerden olduğunu düşündüm. Ki kutsal kitapların da yazı ile insanlığa gönderilmiş olması (inanırsınız ya da inanmazsınız orası sizin bileceğiniz nokta) buradaki sihirle ilgili bize ipuçları veriyor.Yazıyı yeteri kadar övdüysek, gelelim işin teknik kısımlarına. Öncelikle yazma yeteneği tabii ki bir insanda bir diğerinden fazla olabilir. Ben bunun tamamen ilgi alanlarıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Yazı yazmaktan keyif almak gerekiyor. Bazen yorulana kadar yazıp bu yeteneği sürekli çalıştırmak gerekiyor; tıpkı vücut geliştirme yapan bir sporcu gibi düşünebilirsiniz. Ne kadar kendinizi bu noktada yorarsanız, beyninizin o noktası o kadar çalışmaya müsait oluyor. Yanlış anlaşılmasın, ben demiyorum ki her uğraşan bunu yapabilir. Başta da söylediğim gibi konuya ilgi duyuyor olmak bu işin sırrı. Yani İnsanın içinden gelmeli. Eski yazdığım yazılara baktığımda anlatımlarımın daha toy olduğunu, anlatmak istediğim şeyleri anlatırken bocaladığımı şimdilerde fark ediyorum. Bu da yazı yazmanın geliştirilebilir bir yetenek olduğunun kendi tarafımdaki ispatı olarak düşünülebilir.Eğer medya sektöründe, üretim kısmında bir görev üstleniyorsanız yazıyla aranız iyi olmalı. Logo da üretseniz, bir animasyon video da ortaya çıkarsanız ya da bir sosyal medya yönetimi de yapsanız bunu müşterinize yalnızca yazıyla sunabilirsiniz. Müşteriler, bir işi nasıl yaptığınızla çok ilgilenmez ama neden yaptığınız kısmı müşterinin en ilgisini çeken noktadır. Eğer siz bir işi düzgün yapıyor ama bunu düzgün anlatamıyorsanız işinize müşterinin gösterdiği ilginin azaldığını görebilirsiniz.Unutmayın ki bir ajans çalışanı olarak yaptığınız işin özeti 'reklam' olarak nitelendirilir. Reklam, google amcanın tabiriyle; 'Bir şeyi geniş yığınlara tanıtmak, beğendirmek ve böylece o şeyin daha çok istenmesini, alınmasını, satılmasını sağlamak için söz, yazı ve benzeri araçlarla yapılan her türlü tanıtma çabası'. Ben bunu 'satmak' olarak nitelendiriyorum. Müşterinizin satıyor olması sizin para kazanmanızı sağlar evet ama siz yaptığınız işi müşteriye düzgün satamazsanız o müşteriyle ilişkiniz sürdürülebilir olmayacaktır.

Blog

Onur Öztürk's latest posts